27 Eylül 2012 Perşembe

BENİMLE GELMEK İSTEYEN VAR MI?

Hastane günlerinden sonra hepinize merhaba, hatta hayata merhaba. Annemin dizine protez takılmasını için yapılan ameliyat başarılı geçti. 12 gün hastanede kaldıktan sonra evimize gelebildik. Kabus gibi 12 gün. Ooffff... Annemin ille devlet hastanesinde ameliyat olacağım diye diretmesi bize çok fazla sıkıntı yaşattı;  ayyy hangi birini anlatayım ki, neymiş doktoru buradaymış, başka yere asla gidemezmiş. Zaten ben Maya'nın hastalığında devlet hastanesinin sıkıntılarını çekmiştim, ama mecburdum,  çünkü bayramda doktor yoktu. Ama  annem inadından  tercih etti.  Odalar minicik, 3 kişi 3 refekatçi ve sandalye tepesinde geçen bir ömür. Daha çok rezillliği var ama ben bu kadarını anlatayım siz anlayın:)) Hala gülebiliyorum çok şükür,  neyse şu an herşey yolunda diyelim. Hemen başka bir konuya geçiyorum.  Ben Bursa Anatolium Kadınlar Kulubüne üyeyim  ve arada çeşitli etkinliklere katılmaya çalışıyorum; ama ne yalan söyleyeyim, son zamanlarda katılamıyorum,  bir akslik oluyor,  kızımla zor oluyor. Buradan sizlere bir duyuruda bulunmak istiyorum:  28 Eylül Cuma günü saat 17:00'da Anatolium Kadınlar Kulübü örgü atölyesinde buluşuyoruz. Atölyede yapılacak tüm çalışmalar kimsesiz çocuklara sizin adınıza bağışlanacak. Eğer siz de katılmak isterseniz  Anatoliuma bekliyoruz, ben gideceğim kısmetse. Hatta bir iki birşeyler ördüm bile, diyorum ve hooooop hemen pratik ama çok lezzetli bir tarife geçiyorum. Bu arada kızımın tokası da kareye girdi o eksik kalmasın :)

MALZEMELER
 3 yumurta
 1  buçuk su bardağı toz şeker
 1  su bardağından 1 parmak eksik  sıvıyağ
 1 su  bardağı süt
 2 buçuk  su bardağı un
 1 paket kabartma tozu
 1 paket damla sakızlı vanilya

HAZIRLANIŞI
İlk olarak yumurta ve toz şekeri birkaç dakika mikserle çırpın, süt ve ayçiçek yağını ilave edip karıştırın;  un, kabartma tozu ve vanilyayı da ekleyip pürüzsüz bir karışım elde edene kadar çırpın. Son olarak kek kalıbına döküp 180 derecede 40 dakika pişirin. Afiyet olsun:))

15 Eylül 2012 Cumartesi

HER EVE LAZIM BUNLAR ...


"Sevgili anneler ve anne adayları" diye mi başlayım yazıma; dur bak, bilemedim şimdi. Kendimi kapıya gelen tencere tava satıcılarına benzettim, ama lafa nasıl başlayayım yaa. Şu bahsedeceğim ürün diyeceğim  mecburen, neyse işin şakası, size bebeğimi büyütürken nelerden faydalandım, biraz bahsetmek istiyorum. Üst tarafta görülen kitaptan oldukça faydalandım, hatta  piyasadaki en iyi kitap diyebilirim: bakımından yemeğine kadar her türlü bilgiye ulaşmanız mümkün. Oldukça yardımcı oldu bana, hala da faydalanmaya devam ediyorum ve uzun bir zaman da edeceğim gibi gözüküyor. Alltaki kitaplar ise bebeğinizin ilk konuşma seslerini çıkarmaya başladığından itibaren almanız gereken bir dizi kitap. Fakat kızım Maya bu kitapların hepsini yaladı yuttu kızım,  yani bildiğiniz yedi, kemirdi, yırttı attı. Henüz birşey anlamadığından  sanırım,  ama çantada  taşıması çok kolay  olduğundan biz bunu tercih ettik, yoksa  diğer çeşitlerine de bakmanızı tavsiye ederim. Tekrar alınacaklar listesinde  ilk sırlarda yer alıyor. 


Pişik için alınacak ilk krem "Bepanten," ama sanırm onu bilmeyen yoktur.  İkinci sırada ise "Sebamed " yer alıyor, hem nemlendirici olarak da kullanabiliyorsunuz, pek memnunum.  Bu arada  biz "Dalin"in kremli  olan şampuanını kullanıyoruz, sanırım aramda duygusal bir bağ var, ben de onu kullanırmışım, ondan dolayı galiba.:)) Bir de "Nive" var ama biz pek sevemedik.


Veee işte günün bombası. Her eve  mutlaka lazım ürün. "Braun" ateş ölçer, üstündeki zımbırtı da kabı. O olmasa olur  mu? Olur herhalde ama muhafaza açısından  lazım. 2 saniyede ateşi kulaktan kesin bir şekilde ölçüyor. Mutlaka  almanızı öneririm, diğerleri ile çocuğu zaptetmek çok zor.

Son olarak yine üstte görülen ve hiç bir zaman anlam veremediğim (ama her anne adayı gibi bir heves aldığım) ürün ise mama ısıtıcı. Dediğim gibi, bir hevesle aldım, ama hevesim kursağımda kaldı. Saçma, çookkk saçma. Mamayı koydum, 20 dakika ısınmasını bekledim. Anlamadığım olay, kısık ateşte kahve mi pişiriyorum, agır ağır...  Kutusuna koydum, bir köşede bekliyor. Ben mamaları cezve ile ısıttım: demek ki neymiş, bildiğin usulden şaşmayacakmışsın. Tavsiye etmiyorum, çok gereksiz bir ürün. Önümüzdeki günlerde yine size  naçizane tavsiyelerim olacak, ama sizlerden öğrenmek istediklerim de çok.  Bu günlük bu kadar... İyi hafta sonları diliyorum.

12 Eylül 2012 Çarşamba

YİNE ÇENEM DÜŞTÜ...


Off offf, 2012 hiç sevmediğim bir yıl, daha öncede söylemiştim değil mi? Hastalık, ölüm, hep bu yıl buldu  bizi. Bitti mi? Hayır! Annem pazartesi günü ameliyat olacak dizlerinden, protez takılacak. Oysaki daha yeni oh demiştim, sahii yaa, ben size en son tatilden bahsettim degil mi. Ama ben çok tembelim, ne yapayım,  Ağustosun ortalarında tatile gitmiştik. Döndük, bayram hazırlığı yaparken bayramın birinci günü kızım hastalandı. O güne kadar hiç ateşlenmeyen çocuk ateşlendi. 17 aydır ateş nedir bilmiyorduk. Hemen hastaneye gittik, gece sabaha kadar hastanede kaldık, ateşi düştü, fakat sabah tekrar ateşi  yükselmeye başladı. Ölçtüm, 39 derece gösteriyordu; yatişi istendi ve bayram olmasından dolayı mecburen çocuk hastanesine yatmak zorunda kaldık. Ateş 41'e kadar çıktı, soğuk kompres yapıldı, serumlar bağlandı,  ama ateş 1 gün boyunca düşmedi. Allahım çok zor günlerdi; eğer refakat ettiğiniz insan büyük olsa sorun değil, ama eğer bebekse çok zor.  Kızım ilaçlardan daha da bir yaramaz oldu, serumu sökmeye, kordonu boynuna dolamaya, yataktan ayağını sarkıtıp kaçmaya çalıması bunlardan bir kaçı. Bir de odada bir kaç bebek kalıyorsanız kabus gibi. Biri uyurken biri ağılıyor, sonra hep bir ağızdan ciyak ciyak... Hastanede 5 gün geçirdik, kabus gibi 5 gün; bir de evvlilik yıldönümümüz bayramın 2. günüydü  ve nerede kutlasak acaba diye mekan arayışındayken,  alll sana kutlama!  Ama yine de eşim  gece  24'e doğru elinde bir paketle  doktordan izin alıp yukarı kapıya kadar çıkmış, pakette kocaman, içi kahve dolu  Starbucks  kupası  ve yanında tatlısı tuzlusu olan bir menü ile evlilik yıl dönümümüzü kutladı. Nasıl sevindim anlatamam, çünkü çocuğu bırakıp lavaboya dahi gidemiyorsunuz  ve gece uyumamak zorundasınız.  Yani 6. yılımızı da  hastanede kutlamış olduk.  Neyse kızımın canı sağolsun yeterki,  boğaz enfeksiyonu varmış, salgın varmış; sonra da anlaşıldı ki  kızım 4 diş birden çıkarıyor aynı zamanda. İnsan tek tek çıkarır değil mi?
Bu aralar bu kitabı okudum. Ben de 80'lerin çocuğuyum. Çok güzel bir kitap, kesinlikle okumanızı tavsiye edrim. iİnsanın gözleri doluyor okurken, yada ben mi çok duygusalım bilemedim. Bu arada kupa da  hediyem. Canım beniiiim... Şimdilik bu kadar, ne yazmışım ama yaaaa....

2 Eylül 2012 Pazar

KIZIMIN İLK TATİLİ...




Artık bir yerden başlamak gerek yazmaya; çok uzun ara vermişim, anlatacak o kadar çok şey var aslında. Sırayla anlatayım o  zaman. Kızım  denizle ilk defa tanıştı. Biz her yıl olduğu gibi DİDİM ALTINKUM'a gittik. Mükemmel bir yer, deniz harika, fakat oteller için aynı şeyi söyleyemiyeceğim. Bu yıl yeni bir otel açılmış, adı "LETOON". Kesinlikle tavsiye ederim, giderseniz tercih edebilirsiniz.  Aramda Didim'le duygusal bir bağ var sanki, başka bir yerlere gidersem memnun olmayacakmışım gibi geliyor ki, öyle de oldu bir kaç kez. Aslında kızımla ilk tatilimiz bildiğimiz bir yer olsun dedik. Başlarda pek hoşlanmasa da, sonlara doğru alıştı. Geçen sene 3 aylık olmasından dolayı tatile gidememiştik, açıkçası korkmuştuk, ya üşütür hasta olursa diye. Zaten daha sonra eşim yurtdışına gidince, kalmıştı tatil planı. Bu sene, yine korkmadım mı korktum, ya hasta olursa diye, fazla panikliyim sanırım; ama maşallah bir şey olmadı bayrama kadar. O macerayı yarın anlatacağım. Neyse, işte böyle. Didem'e uğrarsanız, ayrıca mutlaka APOLLON TAPINAĞI'NA da  gitmenizi tavsiye ederim. Hatta bir ara resimlerle  kısa bir bilgi verebilirim. Ben pek gezi postu yazamıyorum ama denemek lazım. Birşey daha söylemek istiyorum  mayo bez ne işe yarıyor anlamış değilim  ayrıca neden hep mavi niye pembe yada  başka bir renk yok  ne kadar gereksiz ayrıntılara takılıyorum üfffff neyse  Bu günlük bu kadar.....